21. Yüzyıl, tüm modernliği ve gelişmişliğiyle birlikte, özellikle Afrika ülkelerinin başı çektiği uzunca bir açlık çeken ülkeler listesine de sahip. Yazının ilerleyen satırlarında daha net göreceğiniz insanlık adına utanç verici olan bu durumun sebebi ise dünyanın yaşamayı unuttuğu en önemli değerlerden biri, Sevgi!
BM’nin Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2014 yılı raporunda dünyada her 9 kişiden 1’inin aç olduğunu ilan etti. Lütfen rakamı tekrar düşünerek okuyun; dünyadaki her 9 kişiden 1’i aç! FAO’nun bu verilerine göre dünyada 805 milyon kişi müzmin olarak açlık çekiyor. Afrika’da her 4 kişiden 1’i kronik olarak aç.
UNICEF’in verilerine göre insani yardıma muhtaç olanların 59 milyonu çocuk! En çok açlık çeken ülkeler genel olarak bilindiği üzere sadece Afrika ve Güney Asya ülkeleri de değil, devasa ekonomilerine, ileri teknolojilerine rağmen ABD, Çin gibi ülkelerde de durum hiç parlak değil. Mesela, ABD’de yaklaşık 17 milyon kişi açlık sınırına yakın yaşıyor.
Görüldüğü gibi şu an dünyadaki en büyük sorunlardan biri de yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan kadınlar, çocuklar, yaşlılar… Hatta bir makalede okuduğum şu istatistiki bilgileri de paylaşayım daha da net bir tablo oluşsun akıllarda.
Evet, durum bu derece vahim, peki siz, aileniz, arkadaşlarınız, biz, hepimiz dahil, acaba aramızdan kaç kişi haber sayfalarında, televizyonlarda sık sık gördüğümüz bu sayılar, raporlar, istatistikler karşısında o insanlara, bebeklere acımanın, onlar için üzülmenin dışına çıkıp akılcı olarak, gerçekçi çözümler için çaba harcıyoruz veya en azından kafa yoruyoruz? Cevap çok tatmin edici değildir sanıyorum öyle değil mi? (en azından benim çevreme bakınca aldığım cevap hiç ama hiç açıcı değil)
Hal böyleyse gelin şimdi biraz düşünelim. Tüm bu ülkelerin, yoksulluktan başka ne gibi ortak paydaları var? Yıllar yılı süren etnik çatışmalar, kabile savaşları, sürekli kendi içinde, kendi kardeşine karşı kışkırtılan halklar, (bana göre sadece ismi barış gücü) barış güçlerinin girişimlerinin eksik, etkisiz kalması. Özetlemek gerekirse bu mazlum insanların ana paydası yaşadıkları tüm zorluklar, çatışmalar ve zulümler altında yapayalnız bırakılmış olmaları.
Gerçek bu kadar sade işte, çocuklar yokluk içinde yaşamaya çalışırken, birçoğu açlıktan ağlayarak ölürken koskoca! dünya, kocaman kocaman devletler, kuruluşlar, insanlar (hepimiz dahil bence) sessiz kaldığımız için böyle.
Elbette insani yardımlar, uluslararası yardım kuruluşlarının çalışmaları oluyor hatta belki siz en çok çaba gösterenlerden biri de olabilirsiniz ancak kısmi, geçici çözümler yerine kökten bir çözüm bulmak lazım belli ki.
Bulmak Gerekmektedirsev
Makalenin başında sevgisizliği sebep olarak göstermiştik, bakın sevgi yaşansa nasıl olur şimdi de ona bakalım. Sevgisiz insan her şeyi ben merkezli, bencilce bir yaklaşımla değerlendirir. Sevgiyi bilen vicdan sahibi insanlar ise o insanların her birini, benim kardeşim, benim evladım, benim annem şu an açlıkla boğuşuyor, her geçen an ölüme daha fazla yaklaşıyor mantığıyla yaklaşır. O insanlarla aynı kanı taşımıyor olmak, yüz yüze onları yakınımızda görememek kimsenin üstündeki sorumluluğu azaltmaz. Alt kattaki komşu ya da dünyanın diğer ucundaki bir insan… ikisinden de aynı derece de sorumluyuz!
İşte temiz vicdanla değerlendirerek, karşılık beklemeden, Allah rızası için, sevgiyle yaklaşıldığında bu sorunlar tamamen ortadan kalkar. Düşünsenize nefretin, hırsların, silahların yerini Allah korkusuyla, vicdanla, sevgiyle Allah aşkıyla yaşayan insanların aldığını. Yaşanacak kardeşliği, güzelliği ve zenginliği hayal edin… Böyle bir dünya herkesin hayalindedir zaten dediğinizi duyar gibiyim..
Öyleyse, salt maddeye dayalı, küt, sevgisiz, soğuk yaşamı bir kenara bırakalım hep birlikte. Bir kişiden ne olur da demeyin sakın, yüz kişi kendi için bunu uygulasa, sonra herkes on kişiyle bu sevinci paylaşsa binlerce insanın mutlu olduğu bir ortam olur değil mi?
Zenginliğin Anahtarı Sevgi
sevgi nasıl anlatılır, sevgi nasıl belli edilir, sevgi nasıl gösterilir, sevgi nasıl ispatlanır, sevgi nasıl kanıtlanır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder